27 Eylül 2017 Çarşamba

Bir Günlükten Aşk Üzerine

Bir cumartesi sabah vakti içerde kızım hafif ateşli uyurken, oğlum odasında karikatürlerini çizerken, babaları işine gücüne gitmişken, kahvaltılar da edilmiş kahve kitap saati gelmişken, acaba ne okusam ne okusam derken, aylar önce satın aldığımız hatta yapımını da tamamladığımız ama bir türlü fırsat bulup da duvara monte edemediğimiz kütüphanemiz yüzünden hala yerlerde koridorda duran kitaplar arasında gezinirken, kayınpederim vefat ettiğinde onun kütüphanesinden gelen kitaplara gözüm takıldı. Onları incelerken İrfan dedenin yani kayınpederimin babasının günlüklerini buldum. Ah işte sonbahar ve en sevdiğim nostalji.

Mesleği öğretmen olan İrfan dedemiz köy enstitüsü mezunu, Anadolu'nun çeşitli şehirlerinde köylerinde hizmet vermiş bir başöğretmen. İdealist ve aşka tutkun, naif yapılı ve duyarlı bir insan portresi çıkıyor okudukça. Okuduğu kitaplar, aldığı terfiler, seyahatleri, öğrencileri, arkadaşları yaşadığı ne varsa tüm anılarını duygu yüklü yazmış. Sefiller kitabını anlatmış. JanValjan'dan ne kadar etkilendiğini. Fotoğraf çekme sanatı başlıklı sayfalarca deneyimlerinden bahsetmiş. Saç boyama sanatı diye bir başka başlığı daha var. Güzellik üzerine. Siyah saç boyası nasıl yapılır? Karışımlar, förmüller, bukle saç nasıl yapılır gibi daha neler neler.

Yeni evimin yeni balkonunun tadını çıkarmaya çalışırken işte tam da okunası zamanda bu günlükler pek tatlı geldi. Ve işte günlüklerden aşk üzerine olan alıntılar ; Sene 1931-1932 'lerden...


Aşka Dair      (Andre Gide’den)

Aşk yalnız sevmekten düşünmekten ibaret değildir.  O yalnız kalp ile dimağa ait olmasa gerek. Eğer öyle olsaydı, gurbette olan bir aşık kendini teskin ve hatta memnun edebilirdi.

Düşünmek, hep sevgilinin hayali, hatırasıyla mütemadiyen uğraşmak, yalnız yaşamak kafi gelmiyor. Goethe "Aşk bir ıstıraptır. Ondan ancak maşukanın (sevgili) yanında kurtulunur. “ demiş. Yani ıstırap yalnızca sevgilinin yanında unutulur. Yoksa tek başına sevmek kafi değil. Sevdiğini görmek, onun yanında bulunmak, onunla beraber yaşamak ve işte emel…

Gözlerin sevdiğini görmez, kulakların sesini işitmez, burnun kokusunu almaz, elin vücudunu okşamazsa, insan kucağında;  ben seni bütün varlığımla seviyorum diyemezse,  bu sözün onun üzerindeki tesirini göremez, anlayamazsa neye yarar ? Vakıa (her ne kadar ise de) söylemek şart değildir. Fakat aşk tamam olmak için mütekabil (karşılıklı) olmalıdır. Bu pek nadirdir. Fakat asıl saadette budur.

Kıskançlık muhabbeti öldürür. İtimat (güven) yaşatır. Her zaman sevdiğini anlamak, affetmek gerektir. Maddi menfaatleri düşünme, arzularının akıbetinden korkma, mağlup olursam diye gamlanma. Aşkı her gün yeniden haket. Dimağında, kalbinde ve vücudunda bulunan aşk ateşini hiçbir vakit söndürme.  Kanının şehvetini, dimağının ıstırabını, kalbinin saadetini birleştir ve hepsini birden sevgilinin en küçük bir keyfi için feda et.  Fakat acaba bu mümkün mü ?







Aşkı düşünmek zevk , duymak azaptır
Aşkla zaman ve zamanla da aşk geçer
Aşk iyileşmek istenilmeyen yegane hastalıktır
Aşksız kalp parasız cüzdan taşımak gibidir.
Bir türlü aşk bin türlü ihanet vardır.
Sevmek bir piyango biletidir. İkramiyesi sevilmektir.

Muvakkar Ekrem









Şu zavallı yüreğim hep senin aşkınla yanar
Seni ister seni gönlüm seni bilsen ne kadar
Geliver bir gece olsun, yaşasın hatıralar
Seni ister seni gönlüm seni bilsen ne kadar









Senin aşkın varlığı içinde öyle yok oldum ki bu yokluk bin varlıktan yektir.

Yemin ederim ki aşıkların gözünden akan yaşlara bir hayat gıpta eder.
Dildarın mezar başına gittim, toprağa seslendim. Dedim ki “Ey toprak benim vefakar olan yârimi incitme, hoş tut.”

Sevgilimden başkaları ile de hembezm (sarılmalar) olmama rağmen vallahi gönlümde ondan başka hiçbir kimsenin aşk ateşi yoktur.





23.09.2017 ,Cumartesi - K.yolu







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder